Bayrama bir gün kala, Afrika'da iki başımıza bayram sabahı ne yapacağız düşüncelerine çoktan dalıp gitmiştim. Burada, değil tanıdık yüzler olması, bayramdan bile bihaber bir topluluğun içinde bizi nasıl bir gün bekliyor diye düşünmeden edemiyordum. Unutmuşum, hayat her zaman taze heyecanlar sunuyor insana. Unutturmuyor kendini, köşe başında birden çıkıveriyor karşına. Her zaman, tam zamanında!
Bizim köşe başımız bayram sabahıydı. Heyecandan uyuyamadım o sabah. Buğra bayram namazına gittikten sonra kalktım. Buğra'nın anlattığına göre camide bayram namazını kıldıran imam, dillere destan bayrama özel bir cübbe giymiş. Cami oldukça kalabalık ve hareketliymiş. Buğra geldiğinde, havuz kenarında bir bayram kahvaltısı yaptık. Hava çok güzeldi, güneş alabildiğine parlak. Kahvaltıdan sonra, daha önce bizi evinde bir iftar yemeği ile ağırlayan Sri Lanka'lı bir ailenin davet telefonu ile heyecanlandık. İftar yemeği o kadar keyifli ve sıcak geçmişti ki, bir yandan o aileyi tekrar görmeyi istiyordum, bir yandan da o gün için yaptığımız gezme planını düşünüyordum. Derken evet dedik, geliyoruz!
.jpeg)
Öğleden sonra takıldık Tarık ve Zehra'nın peşine.Tarık ve Zehra, 15 yıl önce Sri Lanka'dan buraya göç etmişler. 14 yaşında bir kız ile 2 yaşında bir erkek çocukları var. Ailenin tüm bireyleri çok güler yüzlü, misafirperver ve sıcacık insanlar. Bizi Hint mutfağı ve muhteşem baharatları ile tanıştırdılar:) İşte şimdi de onların buradaki aile dostlarının evine bayram yemeğine gidiyorduk. Heyecanım doruktaydı.
.jpeg)
Yemeklere gelince, masadaki herşeyin tadına baktım. Keskin ve alışık olmadığımız baharatlar bizi biraz afallatsa da bir süre sonra tabağımızdaki herşeyi silip süpürdük. Et pişirmek mi, işte o işten çok iyi anlıyorlar! Yemeye çok düşkünler, her türlü şeyi yalnızca ellerini kullanarak yiyorlar. Fakat o işin bir tekniği var, öyle her babayiğidin harcı değil yani. Masada tek çatal kaşık kullanan bizdik:) Yemeğin arkasından çay servisine geçildi. Bize beyaz çay mı siyah çay mı diye sordular. Beyaz çay sütlü oluyormuş. Ancak çaya sonradan süt ekleyerek yapılmıyor. Hazırlanışını gördüm, kocaman bir tencerede önce sütü kaynatıyorlar. Sonra içine bildiğimiz siyah çay atıp biraz demlenmesini bekliyorlar. Çay rengini verdikten sonra bir süzgeç ile süzüp servis çaydanlığına aktarıyorlar. Siyah çayla araları yok, bizim için iki fincan demlediler ne olur ne olmaz diye:)
.jpeg)
Çayın arkasından tatlı servisi başladı. Çeşit çeşit tatlı. Ancak o kısımda kendileri de kabul ediyorlar ki pek başarılı değiller. Hepsinin dilinde baklava:) Türkiye'yi anıyoruz hep birlikte. İçlerinden bazıları Türkiye'de bulunmuş. Anılarını anlatıyorlar, yüzümüzde gururlu bir tebessüm ile onları dinliyoruz...
Gün bitti. Hem ruhlarımız, hem bedenlerimiz doymuştu. Bu bayram, farklı bir kültürün sofrasına konuk olduk. Hayatımda hiç unutamayacağım bir bayram günü geçirdim. Eve geldiğimde içim sıcacıktı, huzur doluydum. Sabah ailelerimizden ve sevdiklerimizden ayrı oluşumuzun burukluğu, bir nebze olsun dinmişti. O bayram sofrası, Allah'ın bizim için hazırladığı bir izzet-i ikram değildi de neydi... Geriye bayramın diğer günlerinin tadını çıkarmak kalmıştı. Biz bu bayram, hem sevdiklerimizi çok özledik, hem çocuklar gibi şendik!
Merve G.
Gaborone