Takipçiler

12 Temmuz 2014 Cumartesi

Önün, arkan, sağın, solun; ilham!


Ne yaşarsan onu ilham kaynağına dönüştürebilir misin?

Sızlanmadan, kabulkar bir duruşla; her ne olmaktaysa o anda, şimdi tüm o olanların senin için anlamı ne? Neden şimdi gerçekleşiyor? Sana ne söylemek istiyor? Herşey bittiğinde hangi sivri yanın törpülenmiş olacak? Neye yarayacak, neyi değiştirecek, neyi geliştirecek? Sorularını sorabilir misin?

Tamam kabul ediyorum. Başının üzerinde isli bir hava varken, soluduğun oksijenin bile içine sanki başka şeyler karıştırılmış gibi her nefesinde boğazında bir batma hissi oluşuyorken, ya da geceleri uykuların derin sulardan sığ kıyılara doğru gelmekteyken, öyle durupta, efendim şimdi bu bana ne katacak diye düşünmek öyle kolay iş değil. Zaten bu ilham da, kolay lokma değil.

İlham bugüne kadar öğrendiğin o masalsı sıfatlarıyla karşında değil bu defa. Yakıcı, kavurucu, sorgulayıcı ve sorgulatıcı bir kimlikle gelmiş, tam karşında duruyor. Bul beni diyor, çıkar beni, işle ve dönüştür beni.

Hırslı mısın,  mükemmeliyetçi mi, kıyaslamacı mı? Kendine karşı acımasız mısın ya da başkalarına karşı? En iyisi benim fikrimci misin, nereye çekseler oraya giderimci mi? Öfkeli misin mesela, sahip olamadıklarına karşı, insanlara karşı, yaşadığın hayata karşı?
Şimdi sen hangi yanını alıp, neye dönüştüreceksin? Yaşadığın hangi şey senin ilham kaynağın bu defa?

Merve G.
İstanbul