Takipçiler

1 Nisan 2017 Cumartesi

Dandeyeze Gunlukleri

Jakarta'ya ailecek geldigimiz ilk gün
Hayatin avuçlarımız arasından ne kadarda hizli akip gittiğine, zamanında açmış olduğumuz bu blog sitesindeki yazılara bugun goz gezdirirken tekrar taniklik etmiş oldum. Yıllar öncesi bir sigara bırakma macerası ile giriştiğimiz bu yazi dizisinde aslında ne cok şeyler yasamis ve yaslanmışız. Yazıları okurken birden Botswana anılarımıza denk geldim ve kaderin cilvesi buya bugun de vatanımızdan gayet uzakta, Endonezya'da bambaşka bir tecrübenin başındayız. Yalnız bu sefer tecrübemize ortak olan bir de evladımız var. Başındayız dedim ama basi midir sonu mudur onu tabiki Allah bilir fakat günler gecse de buraya yerleşeli beri hep içimde daha başındayız hissiyatı mevcut.

Aylar oncesi bu memlekete geldiğim ilk gunleri hatırlıyorumda, yer bilmem iz bilmem, sağlamından bir trafik cilesinin arindan otelime varmıştım. Daha ilk günden bu memlekette de trafikten cok çekeceğimi anlamıştım ki nitekim artik ofise taksilerle giderken harcadığım zamanlara yandığımdan motosikletle gitmekteyim. Değişik bir tecrübe aslinda ilk baslarda gayet hosuma da gidiyordu fakat su bir gercek ki trafikteki tum egzozu bilfiil solumaktasın ve hele ki yolculuk esnasında yağmur da başladıysa iste o zaman bu is bir cileye dönüşebilmekte. 



İnsan cok katli rezidanslar, kuleler, is merkezlerinden bulutları görememekte, bulutlar ise bunca egzoz dumanından gerekli nasibi almış olacak ki gayet griye calmakta. Kafanı kaldırdığında insanin icini bir kasvet kaplıyor, uzuluyorsun.. Nedir bu insanoğlunun bu dünyaya çektirdiği diyorsun. Dusununki sehirden 1 saat ucus mesafesinde yerli halkın bulunduğu Jogjakarta diye bir sehre gidiyorsun ve bir anda doga ben buradayım tum tazeliğimle hücrelerindeyim diyor. 

Jogjakarta - Dondum kibleye dogru, actim ellerimi :)


Buyuk buyuk binaların bittiği sınırlarda da yasam alanlari baslamakta. Sefalet diz boyu, halkın geneli disarda yemek yemekte. Disarda dediysem sizin dusundugunuz gibi lokantalarda degil, sokaklardaki tezgahlarda. Bu tezgahlari anlatacak kadar bakamadim, bunyem elvermedi ; hijyen yerlerde yani yerler daha hijyenik desem yalan olmayabilir. Zaten fiyatlarindan da bunu kestirmek mumkun, yaklasik 2 liraya koca bir tavuk ile pilavi goturebiliyorsun. Bulasik gozunun onunde yikaniyor pardon sadece durulaniyor ve onunuze servis ediliyor. Baharati sevdiklerinden bu tip sokaklarda yururken koku kacinilmaz gercek. 

Istihdam eden insanlarin buyuk cogunlugu dusuk kalifiye islerde calismakta, 100 dolara bir ay gece gunduz ozel taksicilik yapanlar, gundeligi 5-10 dolara temizlige gelenler, aylik 40-50 dolara bebek bakiciligi, avm ler dukkan basina abartisiz 5-6 gorevli calistirmakta ve cok cuzi fiyatlarda bu insanlar sabahdan aksama kadar ayakta beklemekte. Ama en nihayetinde herkeste bir ekmeginin pesinden kosma hali var. Dilenen gormedim desem dogru olur. En kotu isi olmayanlar kendi motoruyla taksicilik yapmaktalar. Zaten istihdamin yuksek cogunlugu da ulasim sektorunde olsa gerek.

Ucuz bulduk deyip isi abartanlar da cabasi (Fotodakiler bakici ablalar)


Ama bunca zorluga ragmen seker gibi insanlari var. Hepsi guleryuzlu, neseli, temiz tipler. Onlarca taksi, motor soforuyle muhatapligim oldu, turkiyeden bilen bilir, taksiye binmek demek basli basina bir gerilim, birkez olsun gerildigimi kandirildigimi bilmem. Hatta icimize oyle islemis ki bizde paranoyaklik haline donusmus bazen durduk yere kandirildigimizi dusunup yok ya kestirmeye girmis dedigimiz oluyor yahut adam kisa mesafe diye suratini mi asti diyoruz inerken bebek arabimizi guler yuzuyle bagajdan indirip bize veriyor. Sasilasi gercekten, bizdeki ogrenilmis caresizlige donusmus artık. Mesela misafirperverligimizle ovunur dururuz, ben kendi ulkemde tasinirken gormedigim yardimi burda gordum. O nedenle memleketin iyisi kotusu tartisilir ama insanin iyisinin memleketi yok bu dunyada ben bunu anladim.

// Dandeyeze = Yahya Cinar'in Endonezya'ya gelmeden once ulkeye verdigi isim :)

Sercan Bugra Gultekin