Takipçiler

19 Ocak 2013 Cumartesi

Sigarasız 82.Gün

 
Bugün sigarasız tamı tamına 82. günümüz. Bu 82 günde güzellikleriyle zorluklarıyla bir çok şey yaşadık, bir çok keşif yaptık. Bunlardan bazıları bizi gerçekten şaşırttı ve işimizi kolaylaştırdı. Bazılarıysa bazen içimizi burktu, bizi biraz zorladı.
 
Bugün paylaşmak istediğim şey ise, sigarayı bırakmanın bazı dönemleri olduğu. En azından bizim böyle yaşadığımız. İlk günler çok zor, sonrası beklenmedik bir şekilde rahat, bir ay sonra biraz zorlaşıyor derken inişli çıkışlı bir çok anı var. Bir dönem geliyor ki -bazen bir hafta, bazen bir kaç gün- çok zorlanmaya başlıyoruz. Aklımıza daha fazla geliyor, gündemimizde daha fazla yer aldığını fark ediyoruz. Derken birden bire garip bir şekilde unutuyoruz ve bir süre neredeyse hiç konuşmuyoruz bile. Zor dönemleri aşmamızı sağlayan en önemli şeylerden biri aynı anda aynı şeyi yaşamıyor olmamızdı şüphesiz. Birimiz daha fazla zorlanıyorsak genelde diğerimiz o an tam tersi olan süreci yaşamakta olduğu için çok daha rahat yardım edebiliyordu. Sonra birlikte unutuveriyorduk zaten. Genellikle yardım eden taraf şaşırtıcı bir şekilde Buğra oluyordu, ben ise sürekli rüyalarımda sigara içiyordum. Ama nasıl kendimle içten bir anlaşma yaptıysam, rüyamda sigara içerken "ben sigarayı bıraktım, ben sigara içmiyorum, bu yalnızca bir kerelik" diyordum kendi kendime. Bazen kimse görmesin diye sokakta bir arabanın arkasına saklanıp, 1 paket sigarayı arka arkaya içiyordum rüyalarımda. Uyandığımda gülüyordum bir yandan o hallerime, saklanıyorum demek ki aslında içme fikri suçlu hissettiriyor diyordum. Aman öyle de olsun, bunlar koruyucu duygular.
 
İş yerinde sigarayı bizden neredeyse 3 ay önce bırakan bir arkadaşım ile sohbet ederken, aynı şeyleri onun da yaşadığını anladım. Bana özellikle zor süreçlerde spor yapmayı önerdi.  İnsan en çok spor yaparken ciğerlerinin nasıl açıldığını gördükçe anlıyormuş sigarayı bırakmanın vücut üzerindeki olumlu etkilerini. O da kendi keşiflerinden bir tanesini paylaşmış oldu aslında benimle. O an düşündüm ki, bu aslında herkes için yeni şeylerin keşfedildiği bir yolculuk. Süreci nasıl algıladığımıza bağlı herşey. O an fark ettim ki, Buğra ile uzun zamandır birlikte spor yapmıyoruz. Bu duyguyla, iki defa yürüyüşe çıkmak için öneride bulundum, ikisinde de sırılsıklam döndük eve!:) Heyecanıma yenilip mevsimi hesaplayamadım tabi.  Sonuç: Buğra Mart'a kadar yürüyüş yapmamaya karar verdi.
 
Tüm bu konuştuklarımız, sağlıklı yaşamak için yapılacak şeyler aslında bir bütün. Son 2 haftadır artık aldığımız besinlere de dikkat etmeye çalışıyoruz. Sigaradan sonra buna da sıra gelmişti. Laf aramızda, sigarayı bırakmak bana 2 kiloya mal oldu. Bu soğuk kış günlerinde yeni keşfimizse, ıhlamur... Eğer eve iş götürüyorsanız, kitap-defter-bilgisayar döngüsünde çok işe yarıyor...
 
Merve G.
Ankara-Kar yağsın diye çok beklediğimiz ama inadına yağmurlu bir kış günü.
 

26 Aralık 2012 Çarşamba

Dostluk Manzaraları-Tatilden Kareler


Senenin tam ortasında, hayat tüm koşturmacasıyla devam ederken, birden bire 11 günlük bir tatile girmenin verdiği haz çok az şeyde vardır şu hayatta. Hayatımda bu sene ilk defa nefes aldıracak molalara sahip bir rutinle çalışıyorum. Her fırsatta da bunu kendime hatırlatıp bununla mutlu oluyorum. Bu hafta başından beri evdeyim, ilk bir kaç günü yalnızca evimle ilgilenerek geçirdim. Bugünse artık dışarı çıkmanın vaktidir dedim ve dünden hazırlıklara başladım. Köşeme çekilip Ikea kataloğunun her sayfasını büyük bir özenle inceleme, ihtiyaçları işaretleme molası verdim kendime. 

Ankara ve İstanbul karması bir fotoğraf bu. Ankara'nın her türlü soyut ve somut soğuğuna dayanmamı sağlayan, ellerimi ısıttığı kadar içimi de ısıtan sıcak su torbam. Bana Ankara'daki biricik ilk arkadaşımdan. Bunun bir küçüğü de iş yerindeki çekmecemde duruyor. Yeni iş yerimdeki çekmecem sıcacık şeylerle doldu onun sayesinde. 

Sıcak su torbamın yanında İstanbul temalı kupam. İlk evlilik yıl dönümümüzde can arkadaşımdan gelen İstanbul kutusu parçalarından yalnızca biriydi.. İçinde sıcacık kahvem, hep geçmişi anıyorum. 

Tüm bunların yanında bir de küçük tatlı bir kaçamak:) O olmazsa olmaz. Ve tabi Ikea kataloğu, bir sonraki günün gezi planı! 

Yukarıda bahsettiğim iş sepetimin devamı var tabi. İstanbul sepetinin de. İşte iki güzel insandan, bir sürü anı... 

"Yeni İş Sepetim..."
İlk not defterim, boğazım ağrırsa diye şekerim, midem ağrırsa diye mide çayım ve kampüste gezerken ellerim üşürse diye küçük mor sıcak su torbam. Bu resimde olmayıp sepette olan daha bir çok detay vardı. Ankara'nın en büyük anlamı! O olmasa, bu şehri düşünemiyorum... 









"İstanbul Kutum"
Ben İstanbul'dan ayrılırken o, Ankara'ya iki sene ömür biçmişti. İlk senemizin sonunda İstanbul bizi çağırsın diye kocaman bir İstanbul sepeti hediye etmişti bize. Kutunun içinde, magnetten kitap ayracına kadar başka bir çok detay daha vardı. Hepsi de İstanbul'u konuşuyordu. 









Tatilin en güzel anlarından biri yaşandı o gece  benim için. Sevdiğim adamla kurduğumuz evin salonunda, geçmişimle ve şimdimle otururken, her dokunduğum şey beni yeni ya da eski bir anıya götürdü. Huzur doldum, bir küçük "an" hem dostluk hem aşkı birlikte içerebilir mi? O an, o oldu. 





Bir an daha vardı ki, gün ortasında, salonda Türk kahvesi içtiğimiz, sigarayı hiç aramadığımız. Yerini yalnızca birbirimizle doldurduğumuz bir an. Birbirimizin başarısı ile de gurur duyuyoruz ya, ikiye katlanıyor tüm olumlu duygular.








İşte benden uçuşan bir yazı. Her cümlesi başka bir şey kokan. 
Tüm bunlar olurken, yeni bir sene geliyor, ya da koca bir sene eskiyor... Hangisinden yola çıkmak lazım şimdi? 

Merve G. 

7 Aralık 2012 Cuma

"Dokunan Şarkılar.."


Uzun bir kış gecesine en çok ne yakışır derseniz, nostaljik şarkılar derim. Bu gece de ruhumu ve kalbimi Müzeyyen Senar'a, Nesrin Sipahi'ye, Esin Engin'e, Zeki Müren'e emanet ettim. Ne diyeyim, tatlı bir hüzünle doldurdular içimi.


Ankara'ya kış geldi. Ben ise bu gece en çok İstanbul'u düşündüm. Yoğun bir sigara içme arzusu gibi, bir bağımlılığı özler gibi deniz çekti canım. Kendimi deniz kenarına, Bebek'e, Hisar'a atmak geldi. Bir nefes deniz havası alsam dedim, arandım, sanki dışarı çıksam, arabaya binsem, biraz sürsem deniz çıkacakmış karşıma gibi hissettim. Sonrası büyük bir boşluk. Bunları niye mi yazıyorum, İstanbul'un sigara gibi olduğunu fark ettim bu gece. 




Eski şarkıları dinler, eski şehrimi özlerken, eski fotoğrafları karıştırmaya başladım. Denizli fotoğraf aradı gözlerim. Eskilere gittim, çok eskilere. Her yerine ayrı ayrı anılarımı bıraktığım şehri özledim. 

Eski bir fotoğrafa  bakmak ne hissettirir insana? Mutluluk kadar gerekli midir hüzün de? Bir hasreti ne dindirir?... 

İşte gecenin soruları.. 
Merve G.
Ankara-