Takipçiler

14 Temmuz 2013 Pazar

Anı Yaşamak

Uzun zamandır yazmadığımdan belki de sigaraya yeniden başlamış olduğumuzu düşünebilirsiniz:) Ama yanlış! Sigara konusunda kararlılığımızı sürdürüyoruz, hatta onsuz hayatımıza oldukça alıştık. Çok uzun zaman olmuş gibi hissediyoruz. 
Bu kadar uzun bir aranın sebebi ise hayatımızda birden bire olmaya başlayan hızlı değişiklikler. Buğra'nın iş değiştirmesi ile birlikte gelecek planlarımızın akışı da son derece hızlı bir şekilde değişti. Böylece hayatta "şimdi ve burada"yı yaşamak ile gelecek hakkında plan yapmak arasında çok ince bir denge olduğunu, insanı başarıya ve mutluluğa götüren şeyin bu iki seçenek arasında doğru zamanda doğru tercih yapması olduğunu öğrendik. Bizim hayatımız için bir süreliğine "şimdi ve burada" seçeneği geçerliydi, biz de kendimizi bu seçeneğin rahatlatıcı kollarına bıraktık. İtiraf etmeliyim ki, plan yapmadan yaşayamayan bir insan için ilk etapta pek rahatlatıcı olmayabiliyor. 
Bizi kısa vadede çok önemli bir şehir değişikliği bekliyordu, İstanbul'a geri dönüyorduk. Artık yeni bir şey daha biliyordum ki, bağlanma ihtiyacımız kadar gerçek bir şey daha varsa, o da değişen koşullara uyum sağlayabilme, esnek olabilme becerisiydi. Bu senenin bana öğretmeye çalıştığı ana tema işte bu felsefe üzerinde şekillenecekti. Ankara'yı bırakıp gitme fikrinden sonra çok daha büyük değişimler beni bekliyordu, ben habersizdim! 

Hayat bir kere kararını vermiş, "şimdi ve burada"yı özümsetecek. "Schopenhauer hayatı "gelecekteki bir umut yerine şimdi yaşamamızda ısrar eder. Nietzsche onun kaldığı yerden devam ederek umudun en büyük belamız olduğunu söyler."(1) Gestalt psikolojisi "geçmiş bitmiştir, gelecek gelmemiştir, önemli olan şu andır." der. İşte bizim hayatımızda içinde bulunduğumuz dönemle en iyi başa çıkmamızı sağlayacak düşünce. İnsanın bazen kendini yaşadığı ana bırakarak, geleceğin stresi ile o anın tadını kaçırmaması gerektiğini düşünürken, bazen hayatta kalabilmenin plan yapabilmeye, öngörülü olup gelecekte çıkabilecek olası riskler ve streslerle önceden yüzleşebilmeye bağlı olduğunu düşünüyorum. Doğru zaman doğru strateji. 
Buğra'nın iş gereği Afrika'ya gitmesi gerektiğini öğrendiğimde, hayatta herşey mümkün dedim. Yepyeni bir macera bizi bekliyordu. Zaman geldi, Buğra Afrika'da bir ülke olan Botswana'nın Gaborone şehrine doğru yola çıktı. 
Ankara.. 
Ayrılacağımı öğrendiğim günden itibaren gözüme hayatta yaşanabilecek en güzel şehirmiş gibi görünen Ankara. Daha önceki tespitimi yineleyeceğim, bir şehri güzel yapan, orada hatıralar biriktirebilmek. Aile bağları, dostluklar geliştirebilmek. Kök salma, bir yere bağlanma dediğimiz şey de bu değil mi zaten. Ayrılırken canımdan can gidecek insanlar var bu şehirde artık. Öyle kolay bırakıp gidemeyeceğim dostlarım... 
Bir zaman İstanbul'dan ne denli zor ayrıldıysam, bugün de Ankara'dan o denli zor ayrılacağım. Bu nedenle bir süre şikayet ettiğim şeylerin bile gözüme fevkalade güzel görünmesine katlanmak durumundayım. Zira bu çok acı verici bir süreç. Bir şehirde herşeyin insanın gözüne güzel görünmesi ne zordur kısa bir süre sonra ayrılacağını bilirken. Şimdi ayrılacağım günü düşünmek faydasız, Afrika'ya odaklanmalıyım çünkü Buğra'nın arkasından gözümü karartıp 2 aktarma 19 saat sürecek bir yolculuk ile arkasından gitmeyi planlıyorum.. Blogu yazmaya başladığımızda, hayatımızdaki en büyük heyecan Bahçeli'de yediğimiz kestanelerdi. Şimdi, hayatın akışının değişmesi gibi, blogumuzun da akışı aynı hızla değişiyor işte. Bilip de söylemişiz sanki, "iki kaptan bir dümen, uzun bir yolculuk hikayesi" diye. Şimdi yolculuğumuz Afrika'da devam edecek. 
(1) Irvin Yalom, Bugünü Yaşama Arsuzu
Merve G. 
Afrika-Gaborone

1 yorum:

Adsız dedi ki...

Bu günün kıymetini bilmeden yarını bekleyenler, bilmezler ki dün geçti yarın da hiç gelmeyebilir...Anı yaşama felsefesine küçük bir katkı da benden olsun istedim, Umduklarınıza NAİL kaygılarınızdan EMİN bir hayat diliyorum güzel yürekli kaptanlarıma