Takipçiler

30 Temmuz 2013 Salı

Gülümseyen Fotoğraflar

Bilgiye ve başkalarının yaşadığı hayata ulaşmanın kolaylığı bizleri gün geçtikçe daha kısır bir bakış açısına itiyor sanki. Blog sitelerinin, sosyal medya araçlarının, insanların kendi yaşamlarına ait deneyimlerini gerek yazıyla gerek fotoğrafla paylaştığı her türlü alanın hayatlarımıza nasıl ince ince işlediğini hayretle izliyorum. 
Üretmek ve ürettiğini paylaşmak kadar güzel ne var şu dünyada. İnsana kendini değerli hissettiyor. Hele de son zamanlarda en büyük ihtiyacımız buyken. Yalnız, tüm bu araçları kullanırken, kendimizi yalnızca ortaya koyduğumuz ürün kadar anlaşılabilir yaptığımızın farkına yeni vardım. 

Artık başkalarının hayatlarını takip ederken yalnızca gördüğümüz somut cümle ve fotoğraflar kadar düşünebiliyoruz. Daha sıklıkla keyifli anların ve mutlulukların paylaşılması, o insanın inanılmaz bir rahat içerisinde, hayatını her an mutlu mesut yaşadığı izlenimi veriyor. 
Bilmem ki, hepimiz, paylaştığımız kadar mutluluk dolu muyuz?
Bilmem ki, en yakınlarımız bile bizi yalnızca gördüğü cümleler, fotoğraflar kadar mı bilmeye başlıyor?



Bu mu insanlarla aramızı açıp, bizi birbirimizden her geçen gün biraz daha uzaklaştırıyor. Neticede insanları ve toplulukları birleştiren en büyük şeylerden biri de zorluklar ve acılar değil midir bir yerde. Hepimiz hayatta bir şeylerin acısını çekerken, sürekli mutluluk pozları veriyoruz. Zorluklarımızı macera gibi anlatıyoruz(!).
Belki de işte tam da bu nedenle, birbirimize karşı daha acımasız daha tahammülsüzüz. Artık birbirimizin zorluklarına daha az tanık oluyoruz. Kendimizi de bu tanıklık konusunda daha az sorumlu hissediyoruz. Gördüğümüz kadarını biliyor, ona inanıyor, ötesini bilmek gayretine hiç girmiyoruz. Acılarımızı ayrı ayrı çekiyoruz. 



Mecburi yalnızlık ve yalıtılmışlığın insanı daha kırılgan yaptığını deneyimledim burada. Öyle ya, her yeni şey bir macera olduğu kadar, zorluk da barındırıyor içinde. Bunu kaçırdık mı ne?  Hayat hep gülümsediğimiz fotoğraflardan ibaret değil ya. Peki ne kadar yürekliyiz bugün yokluklarımızı paylaşmak konusunda?
Bir de daha önce de bir yerlerde yazdığım gibi, bu beklenmedik eve dönme arzusunu nereye saklayacağız şimdi?
Merve G. 
Gaborone

1 yorum:

Adsız dedi ki...

Şuna inanıyorum, hayatın bana öğrettiği kadarıyla her zaman gözün gördüğü değil aslolan... Her zaman gözün gördüğü karelerden ibaret değil hayat. Bizler gördüklerimizle sorgularken çevremizi, aslında sorguladığımızın çok ötesinde gizler olduğunu anlayamıyoruz çoğu zaman. Gözün gördüğü aldatıcı, çok zaman bir buz dağının görünen kısmı.. Ama ya gözün görmediği... Saklamak değil belki çoğu zaman sadece hayatın bize dayattığı mecburiyetler..
Teşekkürler yine bir çırpıda okudum. İnanılmaz bendendi. Şimdi ben bu hüznü nereye saklasam diye düşündüm.